Benan Usul
Herkese merhaba ben Benan, Yunanistan Khalkidiki projesinin şanslı 3 katılımcısından biriyim.
Benim için önemi çok olan bir projeydi. Ayrıca projeye gidene kadarki süreci de baya sancılı idi. Çünkü Yunanistan 5 Ağustos‘a kadar sınırları 1.5 yıldan fazla süredir açmamıştı. Son dakikaya kadar bekledik açılmasını sınırların. Ben artık umudu kesmiştim açılacağına dair çünkü her hafta sadece sınırların kapalı olduğu haberi geliyordu. Son 1 haftayı sadece büyük umutsuzlukla bekledim. Kendimi en kötüsüne hazırlıyordum. Projeye seçilmenin mutluluğunu bile tam anlamıyla yaşayamadım. Sınırlar açılana kadarki haftalarım gün aşırı Yunanistan konsolosluğunu arayarak geçmişti. Her seferinde cevap aynıydı ‘Türkiye’ye sınırlar henüz açık değil bir sonraki bilgilendirmeye kadar bekleyin’. Son hafta artık bende bıraktım ve durumu kabullenmeye başladım.
İlk defa bir ayrımcılık karşıtı bir projeye katılacaktım ve bu projeye seçileceğimi hiç beklemiyordum. Başvuru formunu çok titizlikle doldurmuştum. Hatta baya baya saatlerimi harcamıştım. Beni arayıp haber verdiklerinde hala idrak edememiş ve Yunanistan’a ayak basana kadar da hayal gibi gelmişti.
Gidene kadar baya hazırlık yaptım. Geçmişten günümüze insanların nelerle yüzleştiğini, hangi ırkçı yaklaşımlara maruz kaldığını okudum. Tabii kendi hayat tecrübelerim de aslında benim için en büyük örnekti. Hayatım boyunca gittiğim her ülkede ırkımdan kaynaklı bir önyargı, bir geri çekilme, bir ayrıştırılma her zaman mevcuttu. O nedenle çok iyi anlayabiliyorum. Projeye o nedenle seçildiğim için çok memnun oldum. Birinci ağızdan tecrübe aktarımı sağlayacaktım. Zaten proje sırasında gruplar arasında tecrübelerimi anlatıp tartışırken bana yapılan ayrıştırıcı , ırkçı davranışlara herkes çok şaşırmıştı. Gelen yorumlardan biri de “uğradığın ırkçılık ya da ayrımcı davranışlar bu yaştaki (22 yaşındayım) birine çok fazla” oldu. Bunu diyen insan 50 yaşlarındaydı ve bana hayatı boyunca neredeyse hiç ırkçı veya ayrımcı bir duruma maruz kalmadığını söylemişti. Ama ben bu yaklaşımlarla olgunlaştım, insanlara nasıl davranmam gerektiğini ve bu tarz durumlarla nasıl olgunca başa çıkabileceğimi öğrendim. Çoğu tabi ki üzücü deneyimlerdi.
O 1 hafta nasıl geçti anlayamadım. Projeye katılan herkes çok geniş görüşlü, tabiri caizse dünyaya at gözlüğüyle bakmayan insanlardı. Sadece siyah – beyaz ten ayrımcılığı üzerinde çok durulmasını sevmedim. Çünkü ayrımcılık dendiğinde akla sadece siyah, beyaz, esmer, sarışın ayrımcılığı değil ırk ayrımcılığı veya din ayrımcılığı da gelmeli. Bu nedenle bazen konudan saptığımızı düşündüm.
İngilizce’deki “bias, prejudice ve stereotype” kelimelerin sınırlarını, ne ifade ettiklerini öğrendim. Yakın gibi gözükseler de birbiri ile bağlantılı olmalarına karşın ince nüanslarla birbirinden ayrılar.
Yeni arkadaşlıkların verdiği o insanı sıfırdan bilmenin heyecanını yaşama fırsatı buldum yine ve yeniden. Pandemi hayatımızdan yeni insanlarla tanışma fırsatını neredeyse sildi. Ama bu projeyle Afrika’dan bile arkadaşım oldu. Bu kelimenin tam manasıyla bir fırsattı.
5 parmağın 5’i bir değil ve bu nedenle dünyadaki milyarlarca insanın da hiç biri bir değil. Biz farklılıklarımızla güzeliz ve farklıyız. Tekdüzelik sıkıcı ve ilgi çekilmez olurdu. Oysa ki farklılıklar ve çok çeşitlilik bizi bir yapan şeyler. Ayrımcılığa, ötekileştirmeye, dışlamaya hiç gerek yok. Farklılıklarımızla biriz, çeşitliliklerle güzeliz!