Bersu Tüfekçi
Herkese merhaba, ben Bersu. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde 2. sınıf öğrencisiyim. Öncelikle Anka Youth’a sundukları bu fırsattan dolayı çok teşekkür ederim. Biraz ilk proje deneyimimden bahsedeceğim.
Yunanistan’da minik bir tatil beldesi olan Nea Kallikratia’da gerçekleşen bu proje aynı zamanda benim ilk yurtdışına çıkışımdı. Bu sebepten her zaman kalbimde özel bir yeri olacağını söyleyebilirim. Projemizin adı Youth Agrihaching Talent’tı ve katılımcı ülkelerin ve genel olarak dünyanın tarımla ilgili sorunları hakkında workshoplara katıldık, tarımsal sistemlerin nasıl geliştirilebileceği ve yenilikçi girişimler hakkında konuştuk. Tabii ki bunları yaparken eğlenmeyi de ihmal etmedik.
İlk andan itibaren neler yaşadık anlatmaya başlayayım. Daha uçaktaki Türk takımıyla ilk karşılaşmamızda herkes çok sıcak kanlıydı ve kendimi asla yabancı hissetmedim. Doğrusu bu konuda çekincelerim vardı ama hemen boşa olduğunu anladım. Daha sonra diğer ülkelerin katılımcılarıyla buluştuğumuzda onların da geri kalır yanı yoktu. Çok güzel arkadaşlıklar kurduğum bir hafta geçirdim. Bana göre en en eğlenceli anlardan olan kültürel gecelerde katılımcı ülkeler hakkında hiç bilmediğim şeyler öğrendim. Bu gecelerde her ülkenin tanıtım için getirdiği yiyecek ve içeceklerden deniyorsunuz ve kültürel danslarını öğrenip eşlik etme fırsatı yakalıyorsunuz. Her ülkenin ayrı ayrı ne hazırladığını merakla beklerken birbirimize en çok yakınlaştığımız ve sohbet kurduğumuz anların bu geceler olduğunu fark ettim. Ülkemiz adına doğru bir temsil oluşturmak için özenle hazırlanmanın ise çok önemli olduğunu düşünüyorum. O kadar geniş bir yiyecek skalasına sahibiz ki biz ne getireceğimizi şaşırmıştık doğal olarak.
Günlerimiz workshoplar ve energizerlar eşliğinde geçti, free day’de ise Selanik merkezine gittik ve tüm gün sokaklarında dolaşıp neredeyse tüm şehri keşfettik. İlk bakışta yaşadığım şehir olan İzmir’e benzettiğim bu yer, gün battıkça farklı bir havaya bürünmeye başladı. Güneş kızıllığını uzun süre ufukta bırakırken kahvelerimizi yudumlayarak denizi seyretmiştik. Gece ilerledikçe Selanik hem biraz daha gotik ve loş hem de kordondan barlar sokağına doğru yaklaştıkça capcanlı bir üniversite şehrine büründü, bu zıtlığı benim çok hoşuma gitti.
Dönüş uçak biletimiz proje bitiminden 2 gün sonraydı bu yüzden gezmek için çokça vaktimiz oldu. Öncelikle Selanik’e 3 saat mesafedeki Meteora’yı keşfetmeyi aklımıza koymuştuk ve ilk günümüz bu şekilde geçti. Hep görmek istediğim bu manastırları bu kadar kısa sürede görebileceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Son günümüzü ise yine Selanik şehir merkezinde geçirdik. Atatürk’ün evine uğramayı ihmal etmedik ve günün geri kalanında şehirde turlarken O’nun da bir zamanlar bu sokaklarda gezdiği hayali hep aklımın bir köşesinde asılı kaldı.
Artık şehri sanki yıllardır yaşıyormuş gibi tanıyorduk, bu sebepten ayrılmak hepimizde buruk bir his bıraktı. Son olarak birçok açıdan hayatımın en unutulmaz anlarını yaşadığım bir proje ve harika anılarla arkadaşlıklar biriktirdiğim bir deneyim olduğunu söylemek istiyorum. Umarım herkes böyle bir projede yer alma şansına sahip olur, benim nazarımda son projem olmayacağını söyleyebilirim!