Mert Koşar
Merhabalar ben Mert Koşar,
Bu şehir, ülke olarak Angoulême’ deki ilk, proje bazlı olarak ise ikinci deneyimim. Yazıma ilk olarak projeye katıldığımız şehirden bahsederek başlamak istiyorum. Daha sonrasında ise projeye dair detaylı bilgiler vererek yazıma devam edeceğim.
Bir Fransız kasabasının bu kadar çekici olabileceği kimin aklına gelirdi? Kuşkusuz, Angoulême beni harika sokak sanatıyla baştan çıkararak biraz aldattı. Bu, herhangi bir şehrin dikkatimi çekmesi için iyi bir yol ve birden fazla gönderi. Örneğin Berlin’in sokak sanatına bakın. Bu yüzden şimdi bu yazıyı Angouléme’ nin güzellikleriyle kapladım. Angouléme’ de harika sokak sanatından çok daha fazlası olduğunu söylemekten memnuniyet duyarım. Gerçi bana sorarsanız bu bile bir şehri ziyarete değer kılmak için yeterli. Angoulême, Fransa’nın Poitou-Charentes bölgesindeki Charente bölümünün başkentidir. Charente, içinizdeki içki içenler için Konyak kasabasına ev sahipliği yapmasıyla da dikkat çekiyor. Charente bölümü, üzerinde Angoulême kasabasının ana merkezinin bulunduğu Charente nehrinin adını almıştır. Eski şehrin üzerinde oturduğu kayalık, eskiden muhteşem bir şekilde savunulabilirdi ve bu, 5. yüzyıla kadar uzanan bir istila geçmişiyle, kuşatma ve yağmalardan payını almış bir kasaba. Bu günlerde eski şehri çevreleyen surlar, eski şehir surları üzerinde oturan bulvarlara dönüştürülmüş ve ziyaretçiye çevredeki vadi boyunca oldukça neşeli bir manzara sunmaktadır. Kuşkusuz, oldukça endüstri dolu, ama yine de bir vadi var. Angoulême’nin eski merkezi, çevresindeki sanayi bölgesinden çok daha ilginçtir, çünkü sadece restoranlarla ve keşfedilecek ilginç küçük sokaklarla dolu, yayalara ayrılmış ve Arnavut kaldırımlı güzel bir şehir merkezine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, güzel bir katedral ve tasarımına eski Angoulême şatosunu dahil eden “Hotel de Ville” dahil olmak üzere ilginç görünümlü binalardan payını alıyor.
Projeye dair deneyimlere gelecek olursak eğer. Projenin adından da anlaşılacağı üzere, bu projeye katılmadaki amacımız spor yoluyla kültürlerarası bir arabuluculuk bilincini edinmekti. Projeye altı ülkeden yirmi sekiz katılımcı katıldı. Her biri birbirinden değerli kişilerdi. Projede öğrendiğim en önemli şey spor yapmak ve sporda başarılı olmak ya da başka bir şeyde, konuda başarılı olmak için hiçbir engel yoktur düşüncesiydi. İnsan istediği sürece hangi durumda olursa olsun, hangi milletten olursa olsun istedikten sonra başaramayacağı şey yoktur. Gelen katılımcı arkadaşlarımın hikayeleri olsun kendi yaşadıklarım olsun bu inanç bende daha da fazla yer etmeye başladı. Eğitmenimizin de etkili ve bilgili oluşuyla birçok şeyi zihnime kaydetmiş oldum. İlk olarak birbirimizle tanışmamızın daha da hızlı olmasına yönelik eğitimler ve oyunlar oynadık. Daha sonrasında ekip ruhunu, birlikte çalışmanın neler getirdiklerini öğrendik. Birlikte videolar çektik ve dayanışmayı, fikir özgürlüğünü sonuna kadar hissettik ve yaşadık. Kültürlerarası gecede birbirinden çeşitli yemekleri, içecekleri, yöresel oyunları, kıyafetleri deneyimlemiş ve gözlemlemiş oldum. Çeşitli müzeleri ve önemli yapıtları gezerek başka bir ülkenin sanat yönünü, yapıtlarını görmüş oldum.
Spor genellikle fiziksel aktivite olarak algılansa da insan ilişkileri açısından da ciddi katkıları olan müessesedir. Spor her yaştan değişik, sosyal, kültürel ve ekonomik sınıfların yapabileceği etkinliktir. Bu anlamda normal yaşantıda statü veya ekonomik, kültürel seviye farklı nedeniyle bir araya gelemeyen insanlar spor sayesinde bir araya gelebilmektedir. Bunu hem spor karşılaşmalarının takip edilmesi hem de sporun icra edilmesi noktasında değerlendirebilirim.
Sonuç olarak toparlayacak olursam eğer, bu projenin hayatıma gerçekten olumlu yönde etkisi oldu. Kendimi daha da gelişmiş, düşüncelerimin daha farklı olduğunu ve bakış açımın, empati yeteneğimin de geliştiğini hissedebiliyorum. Tabi ki bu kadar güzel şeyleri kazanmama sebep olan ANKA Gençlik Derneği’ne teşekkür edip, herkesin bu güzel deneyimleri elbet bir gün yaşamasını dileyerek yazıma noktayı koyuyorum.