Öncelikle Dünya genelinde yaşanan salgın nedeniyle bu zamanda bir Gençlik değişimine katılmakta biraz çekingendim. Ama önlemlerimi alırsam ve dikkatli olursam sanki Türkiye içi bir seyahat yapıyormuş gibi düşünebilirdim. Ve öylede yaptım. Almanya’ya gitmeden 48 saat önce Covid testi yaptırdım ve testin vermiş olduğu kaygılı bekleyişten sonra sonuç negatif çıktı. 6 Ülkeden gelen katılımcılardan da covid testi istendiği için gönlüm daha rahattı.
31 ağustos günü proje merkezine varış ve insanlarla tanışma günüydü ve gayet sıcak geçti proje hakkında daha detaylıca bilgilendirildik. Projenin ana fikri şiddetti. Şiddet her zaman ve her yerde vardı. Savaşlar, silahlı çatışmalar, iç savaşlar, terörizm, göç, sürgün vb. Fakat her şey gibi şiddet de evrim geçirebildi. Mesela baskı, dışlanma, kitlelerin yoksullaşması, ekonomik güvensizlik, iş kaybı, sosyal bağın dağılması gibi. Bu konular hakkında -aslında bildiğimiz ve gündelik hayatta çokta yaşadığımız fakat alıştığımız, görmezden geldiğimiz veya uyguladığımız şeyler- bilgilendirildik
İkinci güde bir Dans etkinliğimiz oldu ve 2şerli gruplar halinde bölündük. Dans eğitimini veren kişi bize şiddetle başlayan fakat barış ile biten bir koreografi oluşturmamızı ve bunu sergilememizi istedi. Benim eşleştiğim İspanyol katılımcı ile yıldızımız çok iyi uyuştuğu için güzel ve eğlenceli bir koreografi oluşturup sergiledik. Ve bunun sayesinde hem İspanyol katılımcı ile kaynaştık hem de benim için farklı bir deneyim oldu.
Ertesi gün bizi bir kayık gezisi için bir kanalın kenarına götürdüler ve 3erli gruplar halinde kayıklara bindik. Yanımıza gelen başka kayıktaki arkadaşlarımız bizi yarışa teşvik ettikler ve yarıştık ardından sanki hiç bir şey olmayacakmış gibi kayıklar suyun üstündeyken ayağa kalktık, sallandık, ve kayıkları değiştirdik ve kaçınılmaz son olan devrilme olayını yaşadık tabi ki… Sonrasında iskeleye kadar kayıkların üstünde sürüklenerek ve yüzdük sonrasında bir şey olmamış gibi voleybol oynadık. Sonra suya düşen kişilere bi jest veya zorunluluk gibide düşünebiliriz bizi kaldığımız yere götürüp kıyafetlerimizi değiştirmemiz sağlandı. Hemen sonrasında şehir turuna çıktık.
İlerleyen günlerde şiddet içerikli birçok etkinlik gerçekleştirildi ve en çok beni etkileyen sosyal statü etkinliği oldu. Bu etkinlikte katılımcılara gizli birer statü verildi ve katılımcılara her soruda statüye göre bir adım atılması söylendi. Mesela Ben bir çiftçinin oğluydum ve sorulan sorularda; arkadaşlarımı evime yemeğe davet edebiliyorum, banka kefilsiz bana kredi veriyor veya hiç sosyal statüm eleştirilmedi gibi. Bu etkinliğin amacı Katılımcıların bulundukları sosyal statüyü sorulan sorularla kendilerini veya statülerini yorumlamasıydı ve inanın bana bir katılımcının statüsünü başka bi katılımcıya verip aynı soruyu sorsak belki diğer katılımcı bir adım öne gitmeyecek. Her katılımcı daha doğru her insan bulunduğu statüyü kafasında çok farklı değerlendirip ona göre aksiyon alabiliyor. Zaten her insanın şuanda bulunduğu bir statü var ve herkes kendi statüsü dışında diğer insanların statüsüne imrenebiliyor. Bu imrenmeler bazen agresif yollarla açığa çıkabiliyor ve istemeden şiddet doğabiliyor. Mesela Hırsızlığın temel nedeni statüdür. Başka birinde olanı imrenip kolay yoldan kendine alabilmedir. Bu benim ilk proje deneyimim değildi fakat gerçekten çok farklı bakış açıları edindim tekrar ve hani kendim olma yolunda bir adım daha attığımı düşünüyorum. Çünkü bu projeler ve etkinliklerin asıl amacı önce kendini geliştirme sonrasında topluma faydalı olmadır. Çok güzel arkadaşlıklar edinip çok güzel anılar biriktirdim. Umarım böyle yaralı ve yapıcı projeler sürekli devam eder ve toplum olarak geleceğe daha iyi yatırımlarda bulunabiliriz.
Enes ÇOBAN