Herkese merhaba, ben İlkay Dost. Eskişehir’de yaşıyorum ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’nde okuyorum. Bu blogda 11-19 Kasım tarihleri arasında Paris’te gerçekleşen “Win Youth Challenge” projesi ile ilgili deneyimlerimi paylaşacağım.
İlk kez, Erasmus+ projelerini yaklaşık 8-9 ay önce duymuştum ve çok ilgimi çekmişti. İlk katıldığım günden bu yana birçok kültür tanıdım ve yurtdışında ve yurtiçinde birçok arkadaş edindim. Bunun verdiği mutluluk ve deneyim ile farklı projelere katılma isteği duydum. Aynı zamanda, Anka Project Team’in hali hazırda sosyal medyalarını da takip ediyordum. En son olarak da Anka Project Team’in bana katılma şansı sunduğu bu projeyi gördüm. Projenin teması girişimcilik ve liderlik üzerine hazırlanmış bir eğitim kursuydu ve bu içerik projeye olan isteğimi daha da arttırmıştı. Detaylı bir inceleme sonucunda aranan şartları da göz önüne alarak motivasyon mektubumu yazmaya başladım. Çünkü bu eğitim kursu, hem kariyerim için faydalı olacaktı hem de kültür tanıma ve farklı yerler görmek adına çok güzel bir fırsattı. Projeye başvurduktan bir süre sonra, Anka Project Team’den bir telefon aldım. Bu telefonda, beni uygun gördüklerini, projeye halen katılmayı düşünüp düşünmediğim soruldu ve ben de büyük bir heyecanla katılmak istediğimi söyledim. Artık Paris’e gitmek için yapmam gereken şey bavulumu toplamaktı. Bir projede yer aldığınızda gerekli belgelerin ayarlanması ve ekip içindeki koordinasyonun sağlanması için WhatsApp üzerinden grup kurulur. Dolayısıyla, Anka tarafından kurulan gruba beni de dâhil ettiler. Bu esnada, hem diğer katılımcıları, Mustafa Akıncı ve Firdevs Demirsoy, tanıma fırsatım oldu hem de duyurulardan haberdar oldum. Bu sayede, daha Paris’e gitmeden birbirimizle iletişim kurmuş olduk. Biletler de alındıktan sonra, artık bu projeye katılmak için hazırdık. Projenin ilk günü otele vardığımda resepsiyondaki bayanın yönlendirmesiyle lobide oturan oda arkadaşım Cristos ile tanıştım. Sanki önceden birbirimizi tanışıyormuşçasına uzun uzun sohbet ettik. Bu projenin bana kazandırdığı artılardan biri de Cristos gibi çok değerli insanları hayatıma katmış olmaktır. İlerleyen süreçte, Mustafa Akıncı ve Firdevs Demirsoy ile tanıştım. Bu iki güzel insan, yaş farkının vermiş olduğu birikim ile her konuda bana yardımcı oldular. Fransız, İngiliz, Letonyalı, Polonyalı, Yunan, Bulgar ve İspanyol katılımcıların da aralarında bulunduğu toplam 24 katılımcı tanıştık ve akşam için düzenlenen tanışma yemeğine gittik.
Projenin ilk gününde, “Girişimcilik ve liderlik nedir?” başlığı üzerine konuştuk ve aktiviteler yaptık. Öte yandan, proje Fransızca ve İngilizce işlendi ve Fransızca anlatıldığı zaman anında çeviri yapıldı. Daha sonra, öz kazanç, toplum kazancı ve dünya için kazanç anlamına gelen WIN-WIN-WIN teorisini açıklandı. Bu sayede, herhangi bir fikre veya girişime hangi perspektiften bakılması gerektiğini daha iyi anlamış olduk. Bizim girişimcilikle alakalı fikirlerimiz toplandı ve bunlar hakkında konuşuldu. En son olarak da, farklı kültürlerin anlaşması ile ilgili bir role play oynadık.
Sonraki günde ise, “Dragon Dreaming nedir ve nasıl uygulanır?” konusuyla bilgi sahibi olduk. Buradaki anlayış hayal et, planla, yap ve kutla anlamına geliyordu. Bu, bir işe giriştiğimizde nasıl aşamalardan geçilebileceği hakkında fikir veren güzel bir etkinlikti. Moladan sonra, klasik olan energizerımızı yaptık ve bu sefer de anlaşmazlık ile ilgili bir role play oynadık. Anlaşmazlığın çözümünü bulduğumuzda, tiyatroyu durdurup kendi çözümümüzü içeren senaryomuzu oynadık.
Diğer gün, kendi ilgilerimizi yazdık ve bu ilgilerimizi paylaşan diğer kişilerle gruplara ayrıldık. Bu gruplar, en son hazırlayacağımız proje için fikir ve ürün çıkartacağımız gruplardı ve ben Hiking grubuna dâhil olmuştum. Akşamında ise, kültürel gece için hazırlıklara başladık. Bu da projenin en güzel geçen günlerinden biriydi diyebilirim çünkü hem kendi kültürümüzü tanıtma hem de başka kültürleri görme ve tanıma şansına sahip olduk. Örneğin, bizim kültürümüz ile Yunan kültürü arasında birçok benzerlik vardı ve bizdekilere benzer yemekleri onlarda görünce mutlu olduk. Bizim masamızda pişmaniye, birçok çeşit lokum, iğde ve kuruyemiş vardı. Bazı ülkeler, iğdeyi ilk defa görmüşler ve çok şaşırmışlardı. Birçok çeşit yemek ve tatlıyla güzelce doyduktan sonra, sıra bunları yöresel oyunlar oynayarak eritmeye gelmişti J. Keyifle biten bu akşamın ertesinde, Paris merkezinde bulunan kuluçka merkezini ziyaret etmeye gittik. Üniversitenin Teknoloji Transfer Ofisi’nde çalışma fırsatım oldu ve bu durum çok hoşuma gitmişti. Bu tarz kurumların Fransa’da nasıl işlediğini görmek ve oradaki girişimciler ile konuşup soru sormak benim için çok iyi bir deneyim oldu. Eğitimin beşinci gününe geldiğimizde, “Languesol” adlı firmadan bir girişimci geldi, kendi deneyimlerini bize aktardı ve bununla alakalı bir role play etkinliği yaptık. Tabi bu kadar eğitim sonrasında, hem dinlenmemiz hem de Paris’i gezebilmemiz için bize bir gün verdiler. O günü, sabahtan akşama kadar gezerek geçirdik. Free day gününün ardından, Erasmus+ programlarından, bu programlara nasıl başvurulacağından ve nasıl haberdar olunacağından bahsettiler. Bunlara ek olarak, girişimcilik ile ilgili ne tür fonlar olduğundan ve kendi fikrimizle başvurduğumuzda seçim sürecinde uygulanan puanlama sisteminden bahsettiler. Her proje sonunda olduğu gibi, eğitime gönderilen tüm organizasyonların tanıtımı vardı. Bizim temsil etmekte olduğumuz Anka Project Team’i, Mustafa Akıncı ve ben elimizden geldiğince tanıtmaya çalıştık.
Son güne geldiğimizde, projenin başında seçtiğimiz grubumuzla oturup planlarımızı konuştuk ve ürünümüzü sunar hale getirdik. Bu ürünü sunarken, bize proje boyunca verilen eğitimi de göz önüne alarak en iyi şekilde sunumuzu yapmak istiyorduk. Her şeyimizi hazırladık, yaklaşık 30-35 saniyede sunumuzu gerçekleştirdik ve sonrasında bize yöneltilen soruları cevapladık. Günün sonunda, Hiking grubu kazandı, emeğimizin karşılığını almıştık. Bu arada, Mustafa Akıncı ve Firdevs Demirsoy’un bulunduğu “Express Yourself” ekibini de kutluyorum çünkü onlar da çok çalıştı ve ortaya güzel bir ürün koydular. Artık, Youthpass zamanı gelmişti. Hem sevinçli hem üzgündük, çünkü 10 günlük bu çok güzel birliktelik sonrası arkadaşlarımızdan ayrılma vakti gelmişti. Birbirimizi alkışlayıp Youthpass sertifikalarını aldıktan sonra görkemli bir yemek bizi bekliyordu.
Tüm bu projenin sonunda diyebilirim ki, çok keyif aldığım bir 10 gün geçirdim. Birçok değerli bilgi edindim ve mühendislik okuduğum için özellikle kendi projemi nasıl hayata geçiririm veya başka kültürle nasıl çalışma ortamı oluşturabilirim kısmı benim için çok önemliydi. Bu çok güzel arkadaşlıklar sonrası, birçok hatıra ile döndüm. Bana bu fırsatı sağladığı için Anka Project Team’e çok teşekkür ederim.
İlkay DOST