Levent Gümrükçü
Merhabalar ben Levent Gümrükçü. Sizlere 14-22 Haziran arasındaki Fransa’da katıldığım Erasmus+ ırkçılığa karşı savaş projesinde yaşadığım olaylardan bahsedeceğim.
Biz Alimert ile projenin başlangıç tarihinden 4 gün önce projeye katılımımızın kesinleştiğini öğrendik ve ertesi güne biletimizi alıp Paris yollarına düştük. Paris ORL havalimanı’na girişimiz Covid-19 sebebiyle biraz sancılı oldu. Girişlerde gösterdiğimiz PCR testi kabul olmadı ve orada da bizi PCR testi yaptılar. Daha sonra pasaport kontrolünde de biraz ketum bir memura geldiğimiz için bizi biraz zorladılar. Cebimizdeki paralara kadar sordular. 6 saatlik bekleyiş ardından Paris’e girişimizi yaptık. 11 Haziran tarihinde Paris sokaklarında geziyorduk.
Sancılı giriş sonrasında Paris’teki fahiş tren ve otobüs bilet fiyatlarından dolayı genel anlamda maceraperest ruhunda vermiş olduğu cesaretle çoğu otobüse metroya kaçak binmelere başladık. Her turnikeden kaçak atlayışımızda adrenalinler tavan yapıyordu. Bu maceraperest ruh aynı zamanda bizi kalacak yere para vermeme istediği de uyandırıyordu bu sebeple Türk konsolosluğuna gidip kendimize yer ayarlatma gibi bir çılgın fikre kapıldık. Akşam 5.10 sıralarında konsolosluğa varmıştık. Konsolosluktaki çalışanlar kendilerinin böyle bir hizmet sağlamadıklarını fakat ordaki 2 Türk öğrenciyle bizi tanıştırarak onların bizlere yardımcı olabileceklerini söylediler ki öyle de oldu. Bu iki Türk öğrenci önce bizlere metro turnikelerinden atlamanın ne kadar tehlikeli olduğunun ne kadar fazla ceza yiyebileceğimizi ve şu anda karantinada olmamız gerektiğini daha tanışalı 5 dakika olmadan anlattılar. İlk işleri bize metro bileti almak ve de karnımızı doyurmak oldu. Paris’in göbeğinde bir klasik olan Türk dönercisine götürüp bize yemek ısmarladılar. Daha sonra ne yazık ki koruyucu ailede kaldıkları için bize her ne kadar kalacak yer ayarlayamamış olsalar da çok ucuza kalacak otel ayarladılar. İlk günün macerası Paris’e girerek, turnikelerden atlayarak,konsolosluğu bularak, 2 Türk genciyle tanışıp günün güzelleşmesi ve otelde kapanışla bitti.
İkinci gün sabahı Türk gençlerin kaldığı koruyucu ailenin kaldığı evi bulmaya çalışmakla başlamıştı. O gün bavullarımızı o eve koyup gezmeyi planlamıştık. Evin konumunu zorda olsa bulmuştuk fakat sıkıntı kapı numarasını bilmiyorduk. Bir binada kaç tane Türk koruyucu aile olabilirdi ki ? Posta kutularında yazan isimleri taramaya başladık ve Birsen adında bir kutu gördük 7. Kattaydı. 7 . kata çıkıp yazılı numaraya bastık. Fransız bir kadın çıkıp fransızca bir şeyler söylemeye başladı. Hi. Bir şey anlamadığımız gibi korkmaya da başladık. İngilizce biz arkadaşımızı bulmaya geldik falan desekte nafile kadın da korkmaya başladı çünkü. Tam asansöre yöneldik gidiyoruz derken kapı tekrar açıldı ve Türk gençlerden biri olan Ahmet kapıyı açıp kadını neden korkutuyorsunuz dedi. Daha sonra kadında çıkıp arkadaşlar kusura bakmayın sizi getto da yaşayan tehlikeli gençlerden sandım diyip özür diledi. O gün sabah hep birlikte kahvaltı yapıp Alimertle Paris gezimiz başladı. Eyfel kulesi, şanzelize caddesi , notre dame katedrali, louvre müzesi derken o gün toplam 30 km yürüdük. Bu arada hatırlatmada fayda var Paris’e gitmişken dünyanın en güzel müzesi olan Louvre müzesini bedava gezebilirsiniz öğrencilere bedava oluyor. Bileti internetten resmi siteden alıyorsunuz ve öğrenci olarak işaretliyorsunuz kendinizi. Sakın bazı arkadaşlar gibi 17 euro vermeyin bizim gibi işin kurdu olmakta fayda var.
3. gün yine bir 20 km lik Paris yürüyüşü ardından projenin olacağı Poitiers şehrine gitmek için tren istasyonuna gittik. Sabah 6 trenine bilet alıp tren istasyonunda sabahlamayı düşündük fakat ordaki bilet satıcısı tren istasyonunun geceleri çok tehlikeli olduğunu ve orada kalmamamız gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Begüm bize kalacak yer ayarladı. Gece 1 de sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen otobüs şoförlerinin durmaması gibi olaylar yaşamamıza rağmen o geceyi yanında geçireceğimiz Türk’ün yanına ulaşmayı başarmıştık. Kendisi bizimle tüm gece boyunca Paris’te yaşamın ne kadar güzel olduğu hakkında tecrübelerini paylaştı. O konuştukça bizim ne kadar bu tür konular hakkında bilgisiz olduğumuz gün yüzüne çıkıyordu. Gece 4 te yola çıkıp sabah trenimize yetişmiş ve sonunda Poitiers’e ulaşmıştık. Tren istasyonundan bizi proje sahipleri alıp üniversite kampüsüne götürdüler. Kısa bir gezi sonrası yemek ısmarlayıp projenin olacağı, ormanın ortasında doğa harikalarına sahip olan otelimize götürdüler. İlk gün sadece biz Türk’ler Romanyalı’lar ve birkaç İspanyol vardı. Güzel bir tanışma ortamının ardından sonra biz Alimert’le en yakın markete gitmek için otostopa başlamıştık bile. O kadar iyi insanlara denk geldik ki bizi markete götürmek için yolunu değiştiren ve aynı şekilde bizi otelimize getirmek için çaba sarf eden insanlara denk geldik. O günün sonunda yorgunluktan sabah 10 a kadar uyumuştuk. Ertesi gün herkes gelmiş tanışma toplantısı yapılmış kahvaltılar yapılmış havuz partisine başlamıştık. Bizim normalde karantinada olmamız gerekirken biz Paris’i 3 gün gezmiş ve gezimizin 4. Gününde karantinada kalacağımız yer diye gösterdiğimiz otelimize gelmiştik. Şansımıza havuz partisinin olduğu gün polisler bizi kontrole gelmişlerdi. Herkes havuzdan kaçışmış adrenalinler tavan yapmış herkes gergindi. Polisler havuzdan çıktığımızı anlamasınlar diye romanyalıların odaya girip havlularla kurulanmıştık. Polisler nazik insanlardı, olayları anlamalarına rağmen sadece imzaları alıp gitmişlerdi. Projenin ikinci günüde bu aksiyonlu olayla son bulmuştu.
Sonraki günler her sabah proje etkinlikleri tiyatrolar sunumlar ile geçti. Irkçılığa karşı savaş projemizin major olayıysa konuyla ilgili grubumuzun tiyatro düzenlemesiydi. Projenin son gününde tiyatromuzu arkadaşlarımıza sunmuş Poitiers şehrinin belediye üyelerinden Youth kartlarımızı almış, güzel arkadaşlıklar ve dostluklar edinip günü noktalamıştık.
Bu tür yurt dışı şanslarını tüm üniversite öğrencilerinin değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Hayata bir defa gelip 20’li yaşları bir kere yaşıyoruz. Bu tür deneyimlere sahip olmanın verdiği mutlulukla sizleri selamlıyorum. Hayatınızda unutamayacağınız anıları biriktirmeniz dileğiyle. Hoşça kalın.