Pelinsu Mıstık
Türkiye’den katılan 3 kişiden biri olduğum Erasmus+ projesinin konusu kırsal alanlarda işsizliği nasıl azaltabiliriz sorusunun cevaplarını bulmaya yönelikti. Elbette bu doğrultuda kursumuzun içeriğinde kırsal alanlarda neleri teşvik edebileceğimiz, girişimcilik, kırsal alandaki gençlere nasıl ulaşabileceğimiz gibi konuları tartıştık.
Birinci gün ve baştan aşağı 1 şehir: Mission Impossible!
Katıldığımız proje Fransa’nın orta güney kentinde, Clermont-Ferrand adında bir şehirde gerçekleşti. Şehir yapısı ile insana çok huzur veriyordu ve tüm katılımcılar olarak şehri keşfetmek için sabırsızlanıyorduk. Birinci gün bu şans bize ev sahibi kuruluş tarafından verilince ne kadar sevindiğimizi anlatmama sanırım gerek kalmaz!
İlk gün katılımcılar olarak birbirimize ısınmaya çalıştık, Ice-breaker dediğimiz etkinlikler yapıldı ve herkesin bundan keyif alması sağlandı. Daha sonra 4’erli gruplara ayrıldık (herkes farklı bir milletten olacak şekilde) ve hepimize rastgele kağıtlar verildi. Şehrin belirli noktalarında spesifik görevler atanmıştı ve amaç bu görevleri en kısa sürede tamamlayıp kaldığımız yere geri dönmekti. Bu görevler Facebook üzerinden anlık olarak video ya da fotoğraflarla kanıtlanmalıydı.
Hayatınızda yemediğiniz ilginç şeyleri paylaşma vakti; Kültür Gecesi !
Daha önce aranızda Erasmus+ projesine katılanlar varsa bilirler ki her Erasmus+ projesinde kültür gecesi yapılır ve katılımcı ülkeyi temsil edenler ülkelerine dair özel ürünler getirirler. Biz de Türk kahvesi, pişmaniye, çeşitli lokumlar, pestiller ve helvalar götürdük. Ek olarak katılımcılara nazar boncuğu dağıttık ki ülkelerine döndüklerinde bize dair bir anıları olsun 🙂
Projenin takip eden günlerinde kırsal kalkınma, akıllı köy, kırsal girişimcilik, kırsal gençlik, kırsal katılım konularını daha detaylı işledik ve herkesin kendi ülkesinden katkılar vermesi amaçlandı. Bu sayede ben ve takım arkadaşlarım ülkemizdeki kırsal alanların işgücüne ve ekonomiye daha fazla atılımda bulunması adına daha fazla fikir sahibi olduk ve bunu diğer ülkelerden gelen katılımcılara sunduk. Yapabileceklerimizi ve önümüzdeki engelleri teorik olarak tartıştıktan sonra uygulamalı olarak bir organik tarım çiftliği görme şansı elde ettik, aynı gün Clermont-Ferrand’da bulunan bir gölü ziyaret ettik ve hem çok şey öğrendik, hem de çok eğlendik.
Son gün: Hackathon Deneyimi
Daha önceleri öğrenciyken Hackathon ilanları görüp katılma fırsatını ders yoğunluğundan ötürü bulamamıştım. Etkinliklerin son gününde, her takım için farklı bir vaka verildi ve mini bir Hackathon etkinliği yaptık. Görevimiz her takıma verilen şehirlerde kırsal hareketliliği arttırma üzerineydi. Bu kimisi için turizm, kimisi için madencilik, kimisi için de tarım olabilirdi fakat bunu verilen vakaya göre siz belirlemeliydiniz. Bizim takımımızın vakasında şehirde girişimciler yetersizdi ve en büyük geçim kaynağı ormancılıktı. Burda girişimci sayısını arttırmamız gerektiğinden biz de turizm sektörüne odaklandık ve halihazırda ormancılık gelişmiş iken ekolojik, tamamen çevre dostu ahşap bungalov evleri orman girişine koyarak hem iç turizmi hedeflendirmeyi hem de girişimciliği hareketlendirmeyi hedefledik.
Şehire turist gelince onlar için ahşaptan yapılmış el işi hediyelikler de satılabilirdi, bu sayede bölge halkı kadınlarının da bu sektörde söz sahibi olması ve çalışmasına ön ayak olunabilirdi.
Genel Bakış: Eve ne getirdim?
30 farklı ülkeden katılan multikültürel bir proje size gerçekten farklı perspektifler kazandırıyor. İnanılmaz dostluklar ediniyor, değişik ülkeler hakkında ilginç bilgiler öğreniyorsunuz, mesela beni en çok Estonya’da ülkenin her yerinde ücretsiz bir internet bağlantısının olduğu şaşırtmıştı 🙂
Önyargılarınızdan arınmak, bir insanın etnik kökeninden öte arkadaşlığını, samimiyetini hissetmek bambaşka bir şey. Dünyanın ayrı ayrı noktalarından gelen insanların dostluk paydasından öte bir derdi yok, ben projedeki tüm arkadaşlarımı tanımaktan çok keyif aldım. Hepimiz bir halının rengarenk iplikleri gibiydik, hele ki projeden sonra pek çok arkadaşımın eve sağ salim dönüp dönmediğimi sorduklarında yaşadığım mutluluk çok başkaydı, paylaşılan samimiyetin gerçek olduğunu o an anladım.
Çok gezen mi bilir çok okuyan mı sorusunun cevabının çok gezen olduğunu bu tarz tecrübeler sonunda öğreniyorsunuz, farklı tarihler öğrenip farklı kültürden insanlarla tanıştığınızda evden ayrılan kişi ile eve geri gelen kişi arasında çok büyük bir fark oluyor; 30’a yakın farklı ülkeden arkadaş, sayamayacağınız kadar güzel anı, projeden edinilen ve profesyonel hayatınıza katkı sağlayacak bilgiler.
Son olarak: Teşekkür
Farklı bir ülkeye seyahat, hele ki pandeminin devam ettiği ve hiçbir şeyin net olmadığı dönemlerde psikolojik olarak size strese sokabiliyor fakat yanınızda her problemde sizin için canla başla çalışan bir Anka Ekibi varsa korkmanıza hiç gerek yok 🙂 Her soru işaretinde yanımda oldukları için (günün çok farklı saatlerinde bile!) Melike ve Begüm Hanım’a teşekkür etmek istiyorum, aynı şekilde ev sahibi kurumun proje yöneticisi Gilles ve bize harika bilgiler veren tatlı mı tatlı Gabriel Brezoiu iyi ki varlar.
Kendinizi geliştirmek bitmek bilmeyen bir yolculuk, kendi konfor alanınızdan çıkın ve dışardaki dünyayı görün, birdaha hiçbir zaman 20’li yaşlarınıza geri dönemeyeceksiniz.
“Topla gül goncalarını toplayabilirken, Zaman akıp gidiyor.”
Hepinize çokça sevgiler.
Pelinsu