Gökçe Akgöl
Daha önce Paris’e gitmiştim. Az çok nasıl bir yer olduğunu biliyordum. Ancak o zaman ailemle gitmiştim, tek başıma değildim. Bu sefer tek başıma Paris’e gidecek olmam başta benim için biraz endişe verici gelmişti çünkü Paris’te koybolacağım fikri beni çok korkutmuştu. Ama sonrasında bu durumun çok heyecanlı bir gezi olacağını olacağını anladım.
Benim için bir anda gerçekleşen bu projeye katılmak çok heyecan vericiydi. Paris’e vardıktan ve uçaktan indikten sonra Paris’te olduğuma inanamadığımı hatırlıyorum. Hava yağmurluydu. Otele yerleştikten sonra yemek yemek için diğer katılımcı arkadaşlarla buluştuğumuzda herkesin heyecanlı ve güler yüzlü olduğunu görmek beni çok rahat hissettirdi. Herkes çok sıcak kanlıydı, herkesin heyecanlı ve şaşkın olduğunu yüzlerinden okunuyordu. Birbirimizle tanışıp konuşmaya başladıktan sonra şunu fark ettim: Burada sınırların, milletlerin, yaşların farklı olmasının bir önemi yoktu. Hepimiz aynı amaçlar için orada bulunan gençlerdik.
Daha sonra yapılan kültür gecesinde de 6 farklı ülkenin birbirinden farklı tatlarını ve geleneklerini tanımak çok güzeldi. Türkiye’ye yakın coğrafyada yaşayan arkadaşlarımızla getirdiğimiz bazı şeylerin ortak olması aslında sınırların bir önemi olmadığının en güzel ve en net örneği bence. Yıllar boyunca birbirimizle yaşamış olmayı konuşmak çok ilginçti. O gece herkes altı farklı dans şekli öğrendi ve üşenmeden bunların hepsini denedi, dans etmeye çalıştı. Hiç bilmediğim, görmediğim coğrafyaların kültürlerini öğrenmek harika bir deneyimdi. Kesinlikle önyargının olmadığı, herkesin farklılıklara çok açık olduğu bir ortamdı.
Paris’in merkezine gittiğimiz gün çok büyüleyiciydi. Bütün şehir adeta açık hava müzesiydi. Bütün evler, apartmanlar… Eyfel Kulesi’nin altındaki parkta hep beraber oturmak, aynı zamanda parkta yapılan canlı konseri dinlemek çok keyifliydi.
Sonraki gün Versay Sarayı’na birkaç kişi gittik. Versay Sarayı’nın bahçelerini bile tam olarak gezemedik. Saray o kadar büyüktü ki… Bahçelerdeki havuzlar çok güzeldi. Versay’ın merkezi ise çok sakin bir yerdi. Orası da adeta müze gibi bir şehirdi. Bütün müzelerine girmeyi çok isterdim. Şimdi hedeflerimin arasında bu var 🙂
Bütün bu yerleri gezerken aklımda hep çok şanslı olduğum vardı. Bir daha ne zaman göreceğim diye düşündüm. Döneceğimiz gün ise akşam Paris turu yaptık. Şehir akşamları çok güzel oluyormuş gerçekten. Sein Nehri’nin kenarında oturup sohbet etmek, oralı gibi yaşamak hepimiz için güzel bir deneyim oldu bence:)
Kadın girişimciliğine dair olan bu eğitimde çok fazla şey öğrendim. Grup çalışmaları çok verimliydi, çok eğlenceli geçti. Önceden grup çalışmalarında etkin rol alamazdım, şimdi ise aktif rol alabiliyorum ve bu eğitim sayesinde oldu. Kadın girişimciliğine dair hiç bilmediğim terimleri de öğrendim. Türkiye’ye dönünce aldığım notları hemen temize çekip herkese anlatmaya başladım.
Dernekte geçirdiğimiz süre boyunca oradaki insanlar çok tatlıydı. Bizimle çok ilgilendiler, çok misafirperver davrandılar. Emeklerini asla ödeyemeyiz. Bize her gün bir sürü çeşit yemek yaptılar, eksiklikleri giderdiler. Umarım bir gün bir yerde onlarla tekrar karşılaşabilirim, bunu çok isterim.
Bütün bu yaşadıklarımın içinde en önemlisi ise orada bulunduğum günlerin tadını çıkarmak oldu benim için. Herkesten çok fazla şey öğrendim, hala öğrenmeye devam ediyorum. Dünyanın her yerinden bir sürü arkadaşım oldu. Paris’te birlikte dolaşmak, birlikte üşümek, birlikte kaybolmak, birlikte metroyu kaçırıp otobüse binmek zorunda kalmak… Yaşanılan iyi ya da kötü olayda hep birlikte olmak ve birlikte her şeye rağmen gülebilmek benim için çok değerliydi. Oradayken, Paris’te geçirdiğim her anın çok kıymetli olduğunu ve biriyle dost olmak için aynı dili konuşmama gerek olmadığını söyleyip durdum kendime. Yaşam da zaten an’lar dan oluşmaz mı? Ben de anı yaşadım o yüzden!
Bu yolculuğum sayesinde artık daha fazla seyahat edeceğim. Paris’te tanıştığım arkadaşlarımı bir bir ziyaret edeceğim.:)