Dünyanın merkezinden sesi duyulan proje: Dig’IT ON!

Fahrünisa Bozduman

Dünyanın merkezinden selamlar!

Merhaba, ben Fahrünisa BOZDUMAN. Ege Üniversitesinde 3. Sınıf makine mühendisliği öğrencisiyim ve 3-11 Şubat arasında çok minnettar olduğum Anka Youth NGO ve Coconut Work ortak projesi olan DigIt’On isimli projeye Argus Teknoloji sponsorluğunda Lüksemburg’da katılma imkanı buldum. Bu benim ilk gençlik değişimi projemdi ya da eğitmenimizin deyişiyle ben bir “Erasmus Baby”dim. Sizlere benim için çok heyecanlı olan bu deneyimden biraz bahsetmek istiyorum.

Öncelikle projemiz gençlerin karar alma süreçlerine aktif katılımı ve bunun için dijital araçların nasıl kullanılabileceğiyle ilgiliydi ve bu konu beni heyecanlandırıyordu çünkü değiştirmek istediğim çok şey var fakat bunu genç jenerasyon ile nasıl yapabileceğimin pek bilincinde değildim. Projeye kabul işlemlerinin ardından Sabiha Gökçen Havalimanında Türk takım arkadaşlarımla buluştum ve unutulmaz bir deneyim yaşayacağım sürece başlamış oldum. İlk olarak kendi ekibimle havalimanında bir kafede hızlı ve samimi bir şekilde başlayan dostluğumuz beni şaşırtıp rahatlatmıştı. Uçağımız Belçika’nın Charlero’i şehrine iniş yaptığında grup grup bekleyen diğer ülkelerden katılımcıları görünce içimde tuttuğum enerjiyi dizginleyemedim ve gidip insanlarla tanışmaya başladım. Bu tanışma süreci projenin gerçekleşeceği Lüksemburg’un Weicherdange isimli kasabasına olan 3 saatlik otobüs yolculuğumuz boyunca da devam etti. Bu yolculukta bizi Coconut Work ekibinden olan ve proje boyunca harika fotoğraflarımızı çekecek Samir karşılamıştı.

Kalacağımız yere vardığımızda kısa bir yerleşme sürecinin ardından herkes kaynaşmaya başladı. Burada neden bu yazıya dünyanın merkezinden selam vererek başladığımdan bahsetmek istiyorum. Hayır… Çorumlu olduğum için değil. Orada geçirdiğim bir hafta boyunca resmi olarak 8 fakat gerçekte 10-12 ülkeden insanla tanıştığım, sadece bize ayrılmış bir yerleşkede, muhteşem bir doğanın ortasında onlarla vakit geçirip nasıl düşünüyorlar, nasıl yaşıyorlar gözlemlediğim ve derin duygusal bağlar kurduğum ve bu sayede 1 hafta boyunca dünyam ve dolayısıyla merkezi tam olarak o nokta gibi hissettiğim için. 😊

Bu bir haftayı nasıl anlatabilirim sizlere bilmiyorum. Öncelikle etkinliklerden bahsedeyim. 1,5 serbest günümüz dışında her gün 3 seans olmak üzere etkinliklere katıldım. Her etkinliğe başlarken enerjimizi yükseltmek için proje eğitimlerimizi veren Gabby tarafından çeşitli oyunlar oynatıldık. Etkinliklerimiz boyunca sesimizi bağırarak değil, gerekli yerlere duyurarak çıkarmayı, kullanabileceğimiz araçları, bu araçların dijitalleşmesini öğrendik. Bir günümüzde Avrupa Parlamentosu simülasyonu, bir diğerinde İnfografik yapımı, bir diğerinde afişler hazırlama, yaygınlaştırma, elektronik araçları kullanma eğitimleri aldık. Her seans fikrimizin sorulduğu, sesimizin çıkacağını öğrenmeye itildiğimiz şekilde tasarlanmıştı. Bir gecemizde kültürlerarası etkileşim için ülkemizi tanıtan bir sunum hazırladık ve daha sonra her ülkenin lezzetlerini tatmamızı sağlayan masalar kurduk. Lezzetli ve ilginç şeylerle dolu bir mutlu mide gecesiydi.

Weicherdange’un Kuzey Avrupa’nın gotik filmlerden fırlamış gibi taze ve sakin doğasında yapılan sabah yürüyüşleri, yakınlardaki şehirlere yapılan akşam gezileri, her öğünde oturulan farklı yemek masası sohbetleri, kahve aralarında odada çınlayan kahkahalar, farklılıkların uyum içindeki dansı, Lüksemburg şehir merkezi gezisinde büyüleyen mimari, fotoğrafı çekilecek bir sürü güzel insan, her sabah pijamalarıyla görülen ve bu sayede samimiyeti kat kat artan uluslararası dostluklar, elimizde olan imkanları keşfettiğimiz uyku öncesi düşünceler, zor anlarda kaldığında hiç beklemediğin yerlerden gelen yardımlar, intoleransım olduğunu belirttiğim için her öğünde özenle hazırlanan yemekler ve bu yüzden devamlı sarılmak istediğim şeflerimiz (ki son günlerde sık sık yapar oldum bunu), hayaller, sımsıcak sarılmalar, ayrılırken göz yaşları… Bir insan nasıl unutabilir ki bunca güzel şeyle dolu bir haftayı?

Ve dahası da var, Erasmus+ projelerinn bütün ücretleri Avrupa Birliği tarafından fonlanıyor. Dolayısıyla eğer biletiniz daha uygun olacaksa dönüş veya gidişinizi iki gün erken veya geç planlayabiliyor ve bu aralıkta harcamalarınızı kendiniz yaparak Avrupa’da istediğiniz yeri gezebiliyorsunuz. Biz bu fırsatı Slovakyalı arkadaşlarımız ile bir gün Brüksel gezisi ve Türkiye ekibinden iki arkadaşım Gamze ve Ebrar ile Paris’i gezerek değerlendirdik ve bu iki gün hala rüyalarıma girmeye devam ediyor. Kendi başımıza unutulmaz deneyimler yaşadık. Her anlamıyla dorukta bir gezi oldu. Bu kısımdan fazla bahsetmeden geçemeyeceğim çünkü heyecanlanmanızı ve bu olanakları keşfetmenizi, bunlar sayesinde neler olabileceğinizi hayal etmenizi istiyorum. Bütün bu süreç boyunca heyecandan içim duygularla dolup taşarken devamlı tüm sevdiklerimin benzeri deneyimler yaşamasını diledim çünkü. Ve ben de olabildiğince gelecek projelere katılmaya ve altın değerinde anılar biriktirmeye devam edeceğim.

Son olarak projenin başından sonuna kadar bizimle ilgilenen Anka ekibinden Begüm’e ve bütün ekibe, Coconut Work ekibine ve Argus Teknoloji’ye sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Umarım yaşamama sebep oldukları güzel duyguları her biri tadar. 😊

Write a Message